Alamaz. Istifa edersen alamazsin kac yil oldugunun bi onemi yok.

Yeni yasa filan cikaracaklardi ama yalan oldu galiba...

10 yıllık çalışanlar istifa edince fondan kıdem tazminatını alabiliyor.

Olağan nedenlerle istifa ediyorsa kıdem tazminatı alamaz. Haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanıyorsa (bunlar olağanüstü haller, kanunda yazılı olan haller) kıdem tazminatını alabilir.

Kadın işçi evlilik nedeniyle evlilikten itibaren 1 yıl içinde istifa ederse kıdem tazminatını alır. Erkek işçi de zorunlu askerlik hizmeti nedeniyle sözleşmesi feshedildiğinde kıdem tazminatını alır.

hepinize teşekkür ederim.

Veterinerden alinan sut tozu
Yas mama
Az daha buyudugunda bebek kuru mamayla yas mamayi karistirirsin disleri iyice ciktiginda.

En kotu bildigimiz sute ayni oranda icme suyu katabilirsin. Ekmek ufalayabilirsin icine.

Evet, "kitten milk powder" diye bir şey içiriyorduk. Bundan sonra ondan içmeseler bir sorun olmaz mı? Yaş ve kuru mamaları var.
Bir de şöyle bir tarif dolanıyor internette: Bir su pardağı süt, bir tatlı kaşığı tereyağı,iki küp şeker, bir yumurta sarısı karışımı.
Bunun bir sakıncası olur mu?

@sheisguilty tamam çok teşekkür ederim. goody almış annem daha iyi bir mama almaya çalışacağım.

yabancı sitelerde de yumurta eklemişler tarife aslında ama onlar süt yerine konsantre süt gibi bir şeyden bahsediyor sanırım:
www.maddiesfund.org
yumurta eklemek sakıncalı mı olur diyorsunuz?

teşekkür ettim :)

Senelerdir beslediğimiz 3 kedimiz var (birini 2 aylıkken sahiplendik), kedi sahiplerine yönelik kitapları da okuyoruz, kedilere verilebilecek besinleri de araştırıyoruz ama bu paylaştığınız tarifi hiç duymadım ve sizi tarifin içeriği hakkında uyarmak isterim;

Süt: Suyun yerini tutmaz, anne kedi sütünün yerini hiç tutmaz ve laktoz intoleransı olan kedilerde (sık görülen bir durum kedilerde laktoz intoleransı) ishale neden olabilir. İshal ise kediler için ölümcül olabilir. "Laktozsuz süt" verilebilir belki (sütün üzerinde "laktozsuz" diye yazması gerekiyor, yağsız sütte de laktoz var). Bizim veterinerimiz kedilere süt vermeyi önermiyor. Sütün bir faydası olmadığını ve su vermenin yeterli olduğunu söylüyor. Ben çok nadir olarak çok çok az miktarda laktozsuz süt veriyorum değişiklik olsun diye.

Küpşeker: Şeker, kedide diyabete neden olabilir. Az miktarda şeker bile diyabeti olan bir kediyi kör edebilir veya öldürebilir. Şeker kedinin kanser riskini de yükseltir ve kanser hücrelerini de besler. Kediye şeker verilmesinin faydalı olduğunu hiç duymadım ve zaten 2 küp şeker gerçekten çok fazla. Eğer mutlaka şeker katacaksanız 2 küp şeker değil de yarım hatta çeyrek küp şeker katmanız hiç değilse kedinin sağlığı için daha az risk yaratır. Bence en iyisi katmamak.

Çiğ yumurta: Deri ve tüy sorunlarına yol açabilir. Salmonella riski de var tabi. Pişmiş yumurtanın ise kediye zararı olmadığı ve faydası olduğu söyleniyor.

Tereyağı: Laktoz intoleransına neden olabilir. Faydası veya başka bir zararı olup olmadığını bilmiyorum.

Ben olsam böyle bir tarifi kediye vermeden önce bir veterinere mutlaka danışırdım.

Bunun dışında, yaş veya kuru bebek kedi maması verseniz yer 5 haftalık bir kedi. Marketteki mamalar uzun vadede zararlı oluyor yalnız, o yüzden mamayı da veterinerden almak kedinin sağlığı için daha iyi olur. Bağışıklığı için vitamin iğneleri yapılabilir.

Not: İlk yazdığım cevabı silip baştan yazdım. İkinci yazdığımı yollarken bir problem oldu ve oturup 3. defa baştan cevap yazdım. Umarım bir faydası olur. :)

Merhaba, paylaşacağım link'teki bilgilerin size yardımı dokunabilir. Lütfen köpeği bulduğunuz bölgenin bağlı olduğu Belediye'ye haber vermeyi ihmal etmeyin.

Kayıp veya çalıntı hayvanları bulduğumuzda yapmamız gerekenler:

Kaybolmuş bir canı bulduğumuzda yapılması gerekenler:

* Köpekle birlikte ve onu bulduğumuz çevrede birkaç defa tur atmak, tanıyan birileriyle karşılaştığımızda sahibini sorup soruşturmak.

* En yakındaki bır veterinere gidip hayvanda "MİKROÇİP" olup olmadığını kontrol ettirmek.

* O bölgedeki veterinerleri ziyaret ederek, köpeği tam olarak nerede bulduğumuzu belirtmek. (Böylece veterinerler de yakın çevredekı müşterilerıni ve tanıdıklarını bu olaydan haberdar edebilecekledir)

* Sahipli köpeklerin belediyelere kayıt ettirilmelerinin yasal bir zorunluluk olduğunu hepimiz biliyoruz. Köpeği bulduğumuz bölgedeki belediyeye gıderek, bu konu hakkında bilgi vermeli ve gerekirse bulduğumuz köpeğin özelliklerine uyan kayıt sahiplerine ulaşılmasını sağlamalıyız.

* 155 numaralı "Polis İmdat" telefonu ya da en yakın polis/jandarma merkezi vasıtasıyla, bulduğumuz köpeğin özelliklerine uyan kayıp veya çalıntı ihbarı olup olmadığını öğrenmeli ve olası bir ihbarda ulaşılabilmemiz için kendi iletişim bilgilerimizi vermeliyiz.

* Yakında bulunan barınakların da konudan haberdar edilmeleri ve bulduğumuz köpeğin fotoğraflarıyla birlikte (ırk, yaş, renk vb.) bilgilerini, bulduğumuz bölgeyi, kendi iletişim bilgilerimizi kayıt ettirmemiz gerekir. (Böylece bizim bulduğumuza benzeyen kayıp köpeğini arayanların, o barınaklara başvurmaları halinde bize ulaşabilmelerine imkan vermiş oluruz)

* Bu işlemlerden sonra ve eğer maddi durumunuz yeterli ise; köpeğin resmini, bilgilerini, bulduğumuz bölgeyi ve kendi iletişim bilgilerimizi içeren bir ilan hazırlamalıyız. Bu ilanı çoğaltarak, köpeği bulduğumuz ve gelmiş olabileceğini düşündüğümüz bölgelerdeki uygun yerlere asmalıyız.

* Köpeği bulduğumuz bölgede belirli aralıklara gezdirmemiz, o bölgedeki semt sakinleri ve işyeri çalışanları tarafından görülmesini sağlamamız, onların bilgilerine başvurmamız da sahibinin bulunmasını kolaylaştıracaktır.

* Çağımızın en yaygın iletişim aracı olarak kullandığımız internet ortamındaki kayıp, çalınan, bulunan köpek ilanları sayfalarına göz atmamız ve bulduğumuz köpek hakkında bu sayfalarda ilan yayınlamamız, daha geniş bir kitleye ulaşmamızı sağlayacaktır.

Bunların hiçbirini yapmadan köpeği alıp eve götürmek veya sadece bir sitede duyuru yaparak sahibinin bulunmasını beklemek, köpeğin konuşup size sahibini veya geldiği yeri söylemesini beklemek gibi bir şeydir.

UYARI: "O köpek benim" diyen herkese inanmamalı ve köpeğin (bulduğunuzda üzerindeki tasması, yara izi, leke, renk farklılıkları vb.) ayırıcı özelliklerinden kimseye bahsetmememiz gerekir. Köpeğin sahibi olduğunu iddia eden kişilerden, köpeğin ayırıcı özelliklerini biz söylemeden bilmelerini istememiz, gerçek sahibini bulmamızda yarar sağlayacaktır. (En basitinden, köpeğin ismini söylemesi ve o isimle seslendiğinizde köpeğin verdiği tepki veya duyarsız kalması dahi size bir fikir verecektir.)

forum.petarkadas.com

Fotoğraftan anladığım kadarıyla cinsi labrador.

Umarım sahibine ulaşırsınız.

Nişantaşında bulduysanız Şişli RM ye götürebilirsiniz. Veterinerlik müdürü Gönül Hanım çok iyi bir insandır. Sosyal medya üzerinden ilanda paylaşır. Şişli ilçesinde oturanlar genellikle sahipli gibi görünen hayvanları Şişli RMye götürüyoruz. Sahibi varsa oraya mutlaka soracaktır. Lütfen Şişli RM ye haber vermeyi unutmayın.

Veterinere götürdük ve hayvanda miktoçip takılıymış oradan bilgilerine ulaştık. Bir barınaktan sahiplendirilmiş ve türlü zorlukla sahibine de ulaştık fakat kendisi bir müddet önce barınağa geri teslim ettiğini söyledi.

Adın markası olur.

www.tpe.gov.tr

ayrıca;
aldığınız patent bütün dünyada mı geçerli olur?

Patent değil yahu marka.

Aldığın ülkede geçerli olur.

ismi marka olarak tescil edebilrsin, patent yeni bir icat için yapılır. Marka ismini Türkiye için alabilirsin, başvuru ücreti 300TL civarı, farklı ülkeler için fiyat alman gerek her ülkenin değişiyor. Sadece yaptığın ülkede geçerli olur, Türkiyede sanırım 42 tane farklı kategori var. Oluşturacağın ismi hizmet verdiğin sektörde marka tescili yapabilirsin. Şurdan da bilgi alabilirsin, www.isimtescil.net

Patent buluşlara verilir. Markayı ise kullanacağınız ürün ya da hizmete göre alacaksınız. Aynı marka farklı ve bağlantısız ürün ve hizmetlerde kullanılabilir. Tescil için Türk Patent Enstitüsü'ne başvuracaksınız. Marka dairesi işleme alacak başvurunuzu.

M101 Marka Tescil Başvuru Formu şurada: www.tpe.gov.tr

Onu bilgisayarda doldurun, elle doldurulan başvurular çok nadiren kabul ediliyor.

Markanızı koyacaksınız formdaki ilgili kısma. Markadaki yazıyı da ilgili kısma yazacaksınız.

Hangi ürün ve hizmetlerde kullanacağınıza göre sınıf ve alt sınıf belirteceksiniz. Başvuru ücretini yatırıp, dekont bilgilerini ve dekont fotokopisini başvurunuza ekleyeceksiniz. Her sınıf için 160 TL başvuru ücreti alınıyor.

Sınıflar şurada: www.tpe.gov.tr

"Nice Sınıflarında Ara" özelliğini kullanırsanız çok pratik olur. Sormak istediğiniz bir şey olursa mesaj atın ancak hemen cevap veremeyebilirim.

dont be attached to the words

kelimelere takilma sacma bir laftir bana kalirsa.

"do not take it literally" diyebilirsiniz. ama bu da kelimenin duzlemesine ana anlamiyla yorumlanmis olmasini gerektirir.

"dont be attached to the words" anlamli bir cumle degil.

edit:
aychovsky +1
birisi -1

break the/your taboos denilebilir

@canavar,
olma. o zaman offensive bir sey soylemissin ya da yanlis konusmussun ozur diliyormussun gibi olur.

Don't get hung up on words (?) / stereotypes
(?) Kelimelerden kasıt ne?

aychovsky +1

chicken translate den korunalim, korunmayanlari uyaralim.

aychovsky +1

yani: Don't get hung up on words

don't get picky kalıbını kullanarak aynen birebir karşılığını verebilirsin "kelimelere takılma" cümlesinin.

don't get picky with me diyebilirsin senin söylediğin bir kelimeye takılmışsa karşıdaki kişi.

don't get picky with words falan da diyebilirsin.

don't get picky about x şeklinde de yapabilirsin.

anahtar kısım "don't get picky" yani. gerisini kafana göre uyarla.

focus on the meaning demek gerek.

kahrolsun birebir çeviri. hele şu yeni nesil dizi çevirmenleri var çok fena...

bildiğim kadarı ile erkeğim :)
yuh bu kadar zaman nasıl farketmedin?

Oh, resmen kendini teşhir etmiş adam.

Zamanında bana da yardımcı olmuştun, İstanbul'a gelseydin görüşecektik; ama gelememiştin. Aklımda hala, unuttum sanma. ^^

Ben de yıllardır buradayım; ama senin kadar çok tanımıyorum insanları tabii. Tecrübelerle, tecrübeleri aktarmakla ilgili sanırım bu.

Yardım etmeyi seven insanları sevelim, sayalım.

hatırladmadığım bir cevabından veya bir şeyen ötürü kızgındım sana. nickini görünce geçiyordum öyle duyuruyu :) geçti kızgınlığım şimdi. sakiniz. tamam.

tebrikler.

gözlerinizle ilgili geçmiş olsun efendim.

teşekkürle meltem!

ve teşekkürler gman

bu arada konu yardım severlik ve ergenlik diil.
yardımsever değlim. burada yardım etmeyi seviyorum.
ama en az sizler kadar sorunluyum. veya en az sizler kadar sağlıklıyım. konu bu. meltem zaten hemen kutlamış beniş.. teşekkürler!

ya ben kadin saniyodum sizi. :/ nickinizi hep "ben sumeyra" diye okuyodum.

40'li yaslarinda, kadin bi duyurucu saniyodum. Ciddiyim. ://

Neyse, cok gecmis olsun. :)

40 lı yaşlarda erkeğim :) (72 liyim)

abi senin gelinlik altı beyaz converse diye bi muhabbetin var mıydı yanlış mı hatırlıyorum?

ben yaşımı ve şehrimi sorma nedenini öğrenmek istedim diye kimliğimi gizliyorum sandın önce. sonra da gittin "meltem is a avukat" yazdın bana doğrudan hukukçu olup olmadığımın sorulduğu ve benim de bunun üzerine hukukçu ve avukat olduğumu yazdığım soruya. ben de bu davranışından hoşlanmadım ve sorunlu olduğunu söyledim evet. halen de söylediğimin arkasındayım.

kimliğimi gizlemediğimi söylemiştim ama al:

www.eksiduyuru.com

sözlükte twitter'ım da bağlı.

ben de yardım peşindeyim. ben de dün kavga ettiğim kişinin nickini hatırlamam bugün, yardım etmeye çalışırım.

niye böyle yapıyorsun ki?

burada o kadar yorucu insanlar var ki duyuruyu bırakmayı düşünüyorum sırf o insanlarla muhatap olmayayım diye.

kime neyi kanıtlıyorsunuz ki böyle davranarak?

sinirim bozuluyor.

Imaann, herkesin ne dedigini takarsak evin yolu bulunur mu be güzel abim.

Ben seni hep sevdim, saydim.

Sallayiniz efem.

Not: tabletim canavar gibi ;)

cecil. soracaktım valla. daha dün bi yerden dönerken aklıma geldi :))

pastırmanın sinirine siniriniz bouzuluyor.

öptüm kib bye. evet vardı. var.
www.flickr.com

niye kendini anlatma gereği duydun? herkes herkes için bişeyler söyleyebilir. burada beni de sevmeyen de var, seven de var. açık açık seni sevmiyorum diyen oldu, troll olduğumu söyleyenler bile oldu. çok sevdiğini söyleyen arkadaşlar da oldu. yani herkesin sevmesini, anlamasını beklemen yanlış olur. bırak boşver.

saygılar hocam, ben de hep sizi bayan sanıyordum. kimsenin kimseye sorunlu deme hakkı yoktur bana göre. :)

yeşilimtrtak. birinci foto house md nin bir pozu. ikinci ise normal ben :)

izmrliyim ama mersinde oturuyorum. evliyken de adanadaydım. şimdi izmire taşınıyorum 1-2 aya...


www.flickr.com

fb'de konuşmuştuk diye bir yalan da yazdın gidip şu duyuruya.

www.eksiduyuru.com

niye? madem sorunlu değilsin niye yaptın bunu? hatta konuşmuş bile olsaydık oraya yazılacak bir şey mi bu? şaşkınlıkla izliyorum.

selamlar, sana sorunlu demişler, bana sözlükte şerefsiz bile dediler. ama kimsenin umrunda olmadı. o yüzden salla gitsin bence.

ben de kadın sanıyordum yahu :/

of meltem. o kadar güzelsin ki.. o yüzden yazdım fb da kouşruk diye!!bir bir

o duyurunun linkini sen vermişsin. ben de profiline girince hatırladım seni. konuştuk diye hatırlıyorum hayvan sahplendirme ile ilgili.

ben sorunluyum evet. ama sen de hakikatten 80 kuşağısın!

mevzuyu annamadım ben o_0

Ben de senden pc konusunda destek almıştım. Tekrar teşekkür ederim. Cevaplarını görünce özellikle okuyorum.

Saygılar abi.

ben de kadın sananlardanım şaşırdım erkek görünce.

beni içsel hesaplaşmanın veya o her ne ise lütfen bunun içine dahil etme. ben seni hatırlayamadığım bir sebepten ötürü uzun zaman önce sadece mallar listesine ekledim. o kadar. senin hakkında detaylı bilgim dahi yok. hasta veya değil yorumunu yapabilecek kadar dahi tanımıyorum. ben smyrna bence şu konularda çok hassas, şu konularda belki yardıma ihtiyacı var, bu konularda çok yardımsever diye fikir edinebilecek kadar dahi bilmiyorum. çünkü ben burada (sadece bir iki kişi hariç) kimsenin nick'ine bakarak cevap yazmıyorum. her neye karar verirsen ver, kararının arkasında dur ama beni o olayın içine katma lütfen.

@ben smyrna kardeşim sen çok kafana takmışsınn gibi geldi bana.
sorun, sıkıntı hepimizde var.
bu kadar içerleme, kimseyi de büyütme çok.
ciddi ciddi yazan insanlar belli be kardeşim.
git akşam 3-5 bira yuvarla, keyfine bak.
selamlar.

konuyu anlamadım, soru da yok zaten.

o değil de eski karınızın fotoğrafını niçin paylaşıyorsunuz? sözlükten de bir video linkinize denk düşmüştüm de geçenlerde, şimdi burada foto görünce sormak istedim...

İstatistiklerde gördüm duyuruyu tesadüfen. Hoş olmuş. Hayatta başarılar..

sakala bıyığa da bağlı, insan kaynaklarına da bağlı açıkçası.

sorun yaratma ihtimali var.

İstediğim bi yer değil. Pis de gözükmüyor, berbere düzelttirdim. Seviyorum sakallarımı, kesmek de istemiyorum bi firma için

görüşmede söylersin sorun olursa keserim diye. ben kestiydim zamanında olmayan bir iş için. çok üzülmüştüm valla.

bak güzel kardeşim.

sen diyorsun ki, çoook büyük firmada bir staj görüşmesine çağırıldım.
o görüşmeye muhtemelen onlarca kişi çağırılmıştır.

şimdi, ben insan kaynaklarıyım diyelim. benzer vasıflarda onlarca eleman arasında, benim işimi ciddiye alıp sakalını, saçını kesmiş, jilet gibi giyinmiş birini mi tercih ederim? yoksa daha görüşmeye bile saçını sakalını kesmeye zahmet etmemiş bir adamı mı?

elimde aynı niteliklerde iki eleman varsa hangisini tercih ederim?

çocukça davranıyorsunuz.

yıl olmuş 2014 hala daha sakal bıyık, yok efendim çeket önü ilikledim ayak ayak üstüne attın git adam gibi seküler bi ülkede işe başla kardeşim sen derim ama el mahkumdur büyük ihtimalle.. o halde sorduğun sorunun cevabı sektöre bağlı.. Ama tecrübeden bildiriyorum üstündeki kıyafetler sakalından saçından önce gelir onu kesinlilkle söyleyebilirim. takım elbise gerektiren bir staj ise öncelikle üstüne tam oturan siyah/lacivert jilet gibi bir takım çekmelisin ayakkabın kemerin birbirine uysun ve kalitesiz durmasın.. sakalı bıyığı dert etme

yıl olmuş 2014. haliyle saça sakala takmayan şirketler var. özellikle genel merkezde ve müşteriyle doğrudan ilişkinin söz konusu olmadığı pozisyonlarda pek çok şirket saçı,sakalı uzunmuş takmıyor. istedikleri düzgün görünmesi. onun için de düzelttirdim dedim zaten.

şu son bir-iki yılda çıkan sakal modasından plazalar da nasibini aldı. bu adam sakallı gelmiş bizim işimizi önemsemiyor kafasında ikcılar kaldı mı hala? bu konuya takıntılı, benim gördüğüm ik'cılar fazlasıyla ideolojik yapıya sahip şirketlerde çalışıyorlar. ik'cılar da orduya asker aramadıklarını farkettiler. seni sırf sakallısın diye ekarte edecek bir şirkette - eğer alternatif varsa - çalışma zaten.

Görüşmeden çıkıp sınava yetişmem gerekiyor. Sırt çantamı yanıma almak zorundayım, ne yapayım sizce? Sırt çantasını yani

siz ne yaptınız ki?

www.bartindevlet.gov.tr
küfür hakaret etmediyseniz bişi olmaz. ettiyseniz hakaret davası açılır alırsınız cezanızı oturusunuz kenara.

www.beyazkod.saglik.gov.tr

"Şiddet" demişler, şiddet denildiğinde akla ilk fiziksel şiddet geliyor ama sözlü şiddet de şiddete dahil edilir doğrudan kanuni tabirler kullanılmadığı için. İddia karşısında savunmanızı yaparsınız. Haksız fiiliniz ya da suçunuz varsa, yaptırımı neyse onu alırsınız.

Ne fiziksel ne de sözlü şiddet uyguladım. Sadece anneme müdahaleyi yapanın unvanını öğrenmek istedim. Asistanmış. Asistanların bu müdahaleyi tek başlarına yapma hakları olup olmadığını sorduğumda cevap yüksek sesle ve döver bir tavırla "burası eğitim araştırma hastanesi isterseniz özel hastaneye veya nereye istiyorsanız gidin" oldu. Bu şekide konuşamayacağını söyleyince de cevap "çıkın dışarı" şeklinde bir bağırma oldu.

Poverty exists because we cannot satiate the hunger of the rich, not the poor.

Aslinda soyle daha iyi:
Poverty exists not because we cannot satiate the hunger of the poor but the rich.

there is poverty not because we cant feed the poor but because we cant feed the rich

Poverty does not exist because we cannot feed the poor; it exists because we cannot feed the rich.

Edit: "satiate" daha iyi bir seçim bence de.

poverty olmaz. famine falan deyin bari. ya da belki dearth olabilir. poverty daha ziyade parasal anlamda bir fakirliği belirtiyor. sonra hunger'lı feed'li konuşursan dengesi bozulur cümlenin.

@alperz dedikleriniz poverty'nin eşanlamlıları zaten: thesaurus.com

poverty garibanlık, dearth ise eksiklik, yokluk. bir ayrılık yoksuzluk'taki gibi.

Плохо, не богатые не смогли насытить "бедность" там.

feed olmaz. feed doyurmak değil, beslemek.

beriberi yazmış doğrusunu satiate.

Vodafone'dan alırsanız, doğrudan Apple'a başvuramazsınız çünkü sözleşmeyi Apple ile değil Vodafone ile kurmuş olursunuz. Üründe bir kusur olursa Vodafone kendi dağıtımcısıyla görüşür. Siz doğrudan Apple'a gidemezsiniz.

Ben olsam verir 150 lirayı içim rahat apple'dan alırdım. Ben zamanında Turkcell'den aldım, bana bir de 50 liraya birşey garantisi yaptırdılar. İhtiyacım olmadı ama olsaymış bir sürü can sıkıntısı yaşayacakmışım sonradan öğrendim.

apple'ı arayıp sordum. nerden alırsanız alın apple mağazası bakıyor telefona. 23 mart'tan sonra alındıysa bakmak zorundayız yasalara göre, nerden alındığı farketmez dediler.

tepsiyi yağlamanız gerekir. sorun olmaz.

kendi yemek kitabıma baktım derece için, 180 derece diyor fırında tavuk yemeklerine. aşağı yukarı 30 dakikada pişer. kurumaması için 20. dakikadan itibaren kontrol edin. tepsiye birazcık da su eklerseniz kuruması zorlaşır.

borcam varsa borcamda yapın.

Ben her şeyi 200 derecede 20-25 dakika pişiriyorum. Daha ölmedim.

folyoyla da kaplayabilirsiniz.

ayda 1 falan daha uzun sürdüğü de oluyor

2 yılda 1

3-4 kere giydikten sonra max

ben de ayda bir yıkıyorum. ama hep aynı kotu giyerim, onu da söyliyim.

doğru demiş, kot özellikle yıkandıktan sonra mal gibi oluyor, kaskatı oluyor, açmak için 2-3 gün kıçtan çıkmaması gerek. sık sık yıkayınca renkte yavaştan gidiyor. ama bende çok eskinden bi diesel kot vardı, yıka yıka eskitememiştik. birazda kumaşın kalitesine bağlı, ahım şahım değilse adamın dediğini gibi.

kot denen şey zaten her hafta yıkanmak zorunda kalmasın diye üretildi, olayı bu. 2 ayda 1 yıkarım ben dönüşümlü giydiğim kotlarımı. yılda 1 abartı tabii.

@want2die kardeşim 3 güne bir kotmu yıkıyorsun ozaman sen :)

haftada bir. ama artık daha sıklaşacak. ulan diyordum bu pantullara noluyo götü başı oynuyo meğer çok yıkamaktanmış.

görsel olarak kirlenmeden yıkamam

1 defa giyerim, zaruri durumlarda 2, 2den fazla kesinlikle olmaz.

haftada bir ama eskiden 3 ayda birdi ve farkettim ki haftada bir yıkanınca boku çıkıyor

bollaştığında yıkıyorum, belli bir süresi yok. sürekli kot/aynı kotu giymiyorum.

bir yıldan uzun süre giyilen pantolonla üç hafta giyilen pantolondaki bakteri sayısı arasında pek fark olmadığının belirtildiği şöyle bir haber vardı:
www.zehirsizev.com
www.ecouterre.com

edit: konsere vb. gidildiğinde sigara kokusu siniyor çok fena. o durumda kot tertemiz olsa da yıkarım. etraftan sigara kokusu sinen her şeyi hemen yıkarım.

benim de bin tane kotum olsa ben de yılda bir yıkarım tabi. bi kotu maks. 3 gün giyerim o da kirlenmez ise. haftada bir yıkarım. fazla giymediklerimi iki haftada bir.

3-4 ayda 1 yıkıyorum.

Sigara içilen mekanda oturduysam ertesi gün mutlaka yıkarım. (yeni yıkamış olmam umrumda değil, kota sinen sigara kokusundan nefret ediyorum) Onun dışında 2 haftada bir.

haftada bir.

2 ayda bir falan ortalama.

Cıbıl, cıbıldak

şöyle bi haber vardı eskiden.

arsiv.ntvmsnbc.com

tatil

mütevellit..

Bilmukabele, güncel ve harikulade.
ilk aklıma gelenler, bir de hepsi öztürkçe olmasa gerek!

Mamafih, bilmukabele, harikulâde, fakat, lâkin, zira...

Bıçkın, spekülasyon, velhasılkelam birde türkçe sayılmaz muhtemelen ama mersi

Harika, zira.

ılık

serin

tebessüm, gülücük, ışıltı, şıkırtı, püskül, öpücük, esinti, hafif, ferah, pamuk, bulut, düş, hayal, ses, patik, salıncak, masal, esame

Püsküvüt, öpücük.

Rüya

zemheri
kehribar

ışık, bulut, kumsal, nehir, uzay, kayık, salaş

"Yakamoz."
Türkçe olmasa da "bilahare"

naif. gerçi türkçe denemez

şimendifer, müşkülpesent, pespaye, şarlatan

Ponçik.

2 bira

Zira, peki, erinç

delişmen

gönülçelen.

namütenahi.

düş
anlam, söyleniş ve tek hecede çok şey anlatabilmesi açısından anlamlı bence.

düş - rüya
düş- düşmek fiili
düş - düşünce

Afyonkarahisarlaştıramadıklarımızdanmışçasına

Polisin saldırısı haksız ise yani etkisiz hale getirmeyi amaçlayan bir saldırı değilse veya etkisiz hale getirecek ölçüyü aşıyorsa, polisin bu hukuka aykırı eylemine karşı kendinizi savunma amacıyla ve ölçülü olarak yapacağınız karşı saldırılar meşru müdafa olarak değerlendirilmelidir diye düşünüyorum bir hukukçu olarak. Böyle düşünmeyen hukukçular olmasa ülke bu halde olmazdı, o nedenle ben kendi görüşüm olarak belirttim. Yani kanuna bakarsak, olması gereken saldırıyı defetme amaçlı karşıt saldırıyı meşru müdafa olarak kabul etmektir.

hukuki olarak açıklamayı hukukçu arkadaş yapmış. ancak tecrübelerime dayanarak cevap vereyim: cebir, tehdit ve şiddetle polise mukavemet suçundan 6 ay (sanırım) hapis cezası alırsın.

özellikle vişne kızılı dediğin tonu istemediğimi belirtmiştim zaten, daha yumuşak bir ton arıyorum...

bu konuda çok detaylı bilgiye sahip değilim, direkt resmi gösterdim, "aynısını yapabilirim" dedikleri için de güvendim geri zekalı gibi.

güzel bir kuaföre git ve saçını oryal ile açsın sonrasında istediğin rengi yaptırırsın fakat kaliteli güzel bir yere git. olmadı git kendin boya açtırdıktan sonra.

evde biraz düzeltip öyle gideyim dedim kuaföre. cadı gibi hissediyorum, dışarı çıkmak bile gözümü korkuttu. olmazsa öyle yapcam, ne yapayım.

selam kadın ;
"bir bilgiç/tecrübe sahibi acil olarak yeşillendirse çok iyi olacak" demişsin,
aslında kuaför yeşillendirse daha iyi olur bence. zira kırmızı rengi zıttı yeşildir, ve o cırtlamayı söndürür. içinde yeşil olan bir renkle boyamalısın bence.

@trumanshow çilek sarısı olduğunu bilmiyordum, tıpatıp aynı olmasına gerek yok zaten. sıcak yumuşak bir ton arıyorum. dediğim gibi "yapabilirim" deyişine güvendim. 6 yıl saç üzerine eğitmenlik yapmış bir de...

direkt gidiyorum madem. cumartesine kadar düzeltmem lazım. şans dileyin bari :(

@neynep yeşil artı zaman kaybı olmaz mı yahu, ne yazık ki vaktim yok. olabilecek en kısa zamanda kurtulmalıyım :(

edit yapamadım, devam ediyorum :
..ama bu istediğin rengi verir diyemem. başına bandana bağla, çık git kahverengi boya al bari, sanırım her renk bundan iyidir, modundasın çünkü. hemen ardından açtırma saçını, boya neyse de. geçici renkli boyaların kahverengisi var bi de, o olabilir. hem rengi kırarsın, hem de saçının kalitesini sıfırlamamış olursun

daha önce sarı deneyimim var, baya yıprandı zaten saçlarım. iyice fena olacak cidden.

boya akıtıcı diye bişey var. kuaför malz. satan yerlerde bulunabilir. oryal içermez saça zarar vermez. bulamazsan bir kutu c vitamini hapı al, ez onları, şampuan ve suyla karıştırıp kafanda tut 1 saat.

kurtulmaya hemen çalışma bence zaten akar o saç. oryal falan sakın kullanma gerek yok zaten.

nasıl bi vakit kaybı, anlamadım. az dozda yeşil koyunca yeşil olmayacak, kırmızı artı açık yeşil, kahverengi tonu olur.

bu pazar nikah var, telaş bundan. güzel bir ton arıyordum, farklı ama doğal bir şeyler... kahverengiden de hiç haz etmem. daha çok bok ettim, düğüne bu kafayla çıkmak büyük travma olur....

bahsettiğim akıtıcı bu.
www.kuaforsepeti.com

zarar vermez saça kesinlikle.

bi de başka bir akıtma yöntemi. selenyum sülfid içeren şampuan bul, bir kaç gün üst üste saçını onuna yıka.

aynısını mesaj da atmıştım sözlükte
biraz zaman geçince üzerine yine boya attır. en olmadı bi an önce kuaföre gidip amerikan şampuanı yaptır. o boyayı akıtıyor, boya tazeyken daha iyi akıtıyormuş. yeniden boyatırsın. ben kızıl kızıl diye ne patlıcan morları, ne pembeler, ne bi garip töbe yarappim kırmızılarından geçtim, inanır mısın hürrem kızılı denen bakır tonu 5 yıllık kızıllık maceramda en bayıldığım oldu.

Saç uzunluğuna göre 2-3 paket Loreal Excellence 8.1 KüllüSsarı boya al ve saçını talimatlara uygun olarak boya. İstediğin renge yaklaşırsın. Sakın gşdip saçını açtırmaya kalkma. Boya akmadan üzerine boya tutmayabileceği için saçını boyamadan önce 5 kere filan yıkamış olsan iyi olur. O kadar vakit yoksa 3 de olur.

Dediğimi yapman halinde saçın sarı olmayacak. Boya boyayı açmaz. Tonunu yumuşatacak sadece saç renginin. Küllü tonlarda yeşillik olduğu için o kötü kırmızılık geçecek.

@groove salad olmazsa onu da deneyeceğim, üç günüm var, kısa yoldan temiz bir şekilde kurtulabilsem müthiş olacak.

@shubulubapshubaptishaluva zaman geçmesini bekleyemiyorum, sorun orada işte.

kuaföre gitcem şimdi. hepinize çok çok teşekkürler <3 tavsiyelere göre bir yol izleyeceğim. bakalım.

sacini bol bol yika, akitabildigin kadar akit boyayi. sonrasinda ya baska bir kuafore git duzelttir, ya da kinayla boyamayi deniyebilirsin. internetten arastir, kinayla boyadigin sacin rengi nasil oluyomus diye. senin istedigin renge yakin bir renk veriyor. ilk basta biraz parlak olabilir ama sacinda kinayi az tutarsan belki su anki halini duzeltir. ama tabi kinanin normal boya gibi akmadigini, bir kere boyayinca kalici kuafor boyasindan bile cok daha uzun sure kafanda kalicagini soyliyim bastan.

bakiiim..hmm.. (hesapladım) 6 senedir kızılım ve hiç pembe olmadım.
..ama başkalarında gördüm, maalesef böyle bir şey oluyor.
tarçın, bal köpüğü, soğan kabuğu falan gibi renkler karıştırıyorlar benim saç boyama (bakıra), o nedenle belki de.
sanırım kuaförler şöyle anlıyor genelde:
kızıl - kırmızı tonları
kızıl ışıltılar - kahve kızıl arası renkler
turuncu - bakır
sarı - ..kartela çok geniş..

edit: arap sabunuyla yıkamak da saç boyasını akıtıyor. ama saçlar arap saçına döndüğünden iyice kremlemen lazım arap sabunundan sonra.

www.haberler.com

klişe olacak ama küçük bi cafe, pasta evi açardım

Kendi isimi kurmaktayim su ara. Daha once hep maasli calistigim icin baskalarinin hatalarindan ders almaya calisiyorum. Son patronumda gordugum sey acgozlu olup her ise "yapariz ederiz" diye saldirilmamasi gerektigi. Babam da girisimci. Onun hatasi da insanlardan yardim isteyememek, her seyi kendi yapmaya calismak mesela.
Sektor icin de tavsiyem, madem sifirdan is kuracaksiniz omur boyu zevk alarak yapacaginiz, ilgileneceginiz bir seyler bulmaniz. Bir de hangi is olursa olsun is ahlaki cok onemli.

söylemez +1

yiyecek sektörü her daim iş yapan bir sektör.

çiçekçi açmayı düşünüyorum. hem çok kârlı, hem de ölmeyecek bir iş. ayrıca mutluluk verici. insanların mutluluğuna, acısına, heyecanına ortak olma imkanı da veriyor. maddi manevi tatmin edici benim için. tek problem bazı çiçeklere alerjim olması.

ne kadar paranız var?

250bin kadar

süper bi fikrim var. merkezi bi yerde büfe aç. ya da çiğköfte işine gir.

çay, çorba, çiçek böcek ile zengin olunmaz.iş yapacaksın iş.

"iş yapacaksın iş" ne demek?

aynen alt4y haklı. 3 5 lirayla para kazanamazsın. kazansan da bereketi olmaz. kazandınmı. 20 bin 30 bin 30 bin kazanıcaksın ki işe yarasın.

çiçekçilerin kar marjlarından haberi yok gabila o iş yap iş diyen arkadaşın.

Hayır dövmesi suç teşkil eder. Etkisiz hale getirecek oranda güç kullanabilir sadece. Tabi pratikte böyle olmuyor. Darp raporu alınmasına izin vermiyorlar.

insan olmadıklarından üzerlerindeki üniformayı erkeklik, delikanlılık timsali gördüklerinden. kelepçe bile herkese takılamıyor.
www.nvi.gov.tr

polis polis-avukat vs değilim. bir dönem jandarmaydım sadece. bu arada lafı açılmışken ben anlamıyorum arkadaş bu polisi askerde vatandaşa o kadar iyi davranıyorduk ki..bir sürü mevzu ile karşılaştım. hatta biri bıçaklamaya bile çalıştı beni. bize saldıran, döven küfür eden kişilere karşı sadece kendimizi savunup, etkisiz hale getiriyorduk. hatta karakolda yüzbaşına saldıran bir tip bile nezarette dayak yemedi. aynı olay polis karakolunda başına gelse yaşatmazlardı o adamı( ki saldırma olayını gerçekleştirenler piyadeye sınırda saldırıp taş atan, silah atan kişilerdi). sen gidiceksin başkomisere karakolda küfür edeceksin sonra dayak yemeyeceksin.

teoride yok ama pratikte basina bir bok gelmeyecegini bildigi icin gayet rahat dover.

edit: zaten mesele ne bilmiyorum ama esnafi karakola goturecek bir durum da yok muhtemelen (ki kendisi tutuklanmamis). Iyi kufur ettim sabah sabah.

ulan sinirden elim ayagim titredi izlerken. tam bir devlet teroru. Kim bilir daha neler neler oluyordur da CCTV olmadigi icin gormuyoruz.

Boyle bir hak soz konusu degil. Ama bu goruntulerle dava acsan bile eline ne gecer bu ulkede orasi mechul. Adam kendini korumak icin karsilik verse bu sefer polise saldirdigi icin suclu bulunur, gotunden kan alirlar.

Hayır dövmeye hakkı yok tabi. En fazla zor kullanarak, etkisiz hale getirebilir.

O değil de görüntülerde benim dikkatimi bir şey daha çekti. Orada 9-10 yaşlarında küçük bir çocuk var, olayları görünce korkuyor ve babasını çekiştiriyor uzklaşmak için. Andavat adam (çok kızdım )hala olanlara bakıp duruyor. Yav, sen ebeveynsin, senin birincil sorumluluğun o çocuğu korumak değil mi? Daha ne bok yemeğe afedersin mal gibi bakıyosun? Al çocuğu çek git. Korkmuş zaten zavallı.

Çok kızıyorum böylelerine. Offf!.

core family :D attım
ahaha g-translate nuclear diye çevirdi inanılmaz. doğruymuş!

Nuclear family doğru. Epic fail sizde :)

nuclear family ya da elementary family

Nuclear family
i.word.com

görüyorum ve artırıyorum, nuclear family. sosyoloji kitaplarında hep böyle geçer.

doğru çevirmiş.

kamuda sırf bu yüzden işe giremeyebilirsiniz. özelde ise işverenin muhafazakarlığına bağlı. dövme giysiden görünmediği sürece kamuda da sorun olmuyor. tabi kamuda ne iş yapacağınıza da bağlı.

maalesef salak türkiye tabuları. hala dövme sorun çıkarıyor bazı yerlerde. yaptırmayı düşünüyorsan yaptırma, işe girdikten sonra yaptırırsın.

m e l t e m + 1

'in dediği gibi kamuda görünmeyen yerlerde olması gerekiyor. Örneğin alt kolda bir dövme varsa yazın kısa kollu bir şeyler giyemiyorsunuz.

Özelde ise firmaya, hatta firma içindeki bölüme göre bile değişebilir. Ar-Ge'dekiler ve bilgisayarcılar biraz daha rahat olabilirken, satış, pazarlama ve satınalma gibi müşteri veya tedarikçi ile birebir görüşenlerde dövme istemeyebilirler. Ya da şirket kuralları gereği dövme toptan yasak listesinde olabilir. Bu yüzden mülakatlarda sorulan saçma sorulara "Neden dövmeniz var, neden ihtiyaç duydunuz. Dövmenin iş yaşamındaki yeri hakkında ne düşünüyorsunuz" gibi şeyler çıkabilir.

ömrün boyunca karşılaşacağın iş imkanlarının (atıyorum) yaklaşık %50'sinden vazgeçmiş olacaksın.
gerçekten o kadar istiyor musun bu dövmeyi?
Ayrıca iş dışında da her karşılaştığın insanın seninle ilgili ilk intibası "dövmeli adam" olacak.
Bence yaptırma.

29 yaşında hala "dövmeli çocuk" diye anılıyorum baldur, ama bu benim yolumu kesecekse "sokayım öyle işe" der geçerim.

belli bir suresi yok. acinin aynisini yasamamissaniz bence acinin empatisi olmaz, yapmacik durur. aciya saygi olur, o da bence zorunlu bir hadise degildir. İcinizden geldigi gibi davraniniz.

Soma'da bir yakınınızı kaybetmediğiniz sürece yas tutuyor olmuyorsunuz. Yas tutanlara saygı gösteriyorsunuz sadece. Hayat devam ediyor. İçinizden geldiği gibi yaşayacaksınız. Samimi olmayan bir saygı, saygısızlıktan daha fena olur.

Normalde yas süresi 6 aya, 1 seneye kadar sürer. Ancak dediğim gibi, Soma'da ölen bir yakınınız yoksa yas tutmuş olmuyorsunuz. Yas depresyona benzer bir süreç. Ölümün üzerinizde travmatik etki yaratmasından kaynaklanıyor. Ben annemi kaybettiğimde 1 seneyi aşkın süreyle yas sürecindeydim. Soma'dakiler için çok üzgünüm ama asla kıyaslanacak bir acı değil. Orada ailesini kaybedenleri anlamak mümkün değil. Sadece onlar birbirini anlayabilir.

benim durumumu soruyorsan, hiç.
tamam birileri öldü ve kötü bir durum ama ölen herkes için üzülemem/üzülemiyorum. yapmacık bir davranışla yasta gibi görünsem bu sefer ben rahat edemiyorum. orada ölenler toplu olarak öldüğü için bu kadar büyük bir etki yarattı ve siyasi yönü de süresini uzattı. ölen tek bir kişiye üzülmemekle buna üzülmemeyi farklı göremiyorum. hislerimi de değiştiremeyeceğimden normal hayatıma devam ettim, en ufak bir etkisi olmadı bana şahsen. çoğu kişiyi de samimi bulmuyorum.

süresi yok bunun. ama kendi yaşantımıza devam edebilmek için en kısa sürede normale dönmemiz lazım. çünkü düşündükçe, hatırladıkça işin içinden çıkılmıyor. unutmak güzeldir o yüzden. unutmaya mecburuz.

Big Fish (kesinlikle izle)
Interstate 60

darjeeling sevdiysen wes anderson'ın tüm filmlerini sevebilirsin bence. bi göz at derim

Little Miss Sunshine, Midnight in Paris, Ruby Sparks beğenilebilir.

Wes Anderson filmlerinden kesin izleyin dediklerim:
Life Aquatic with Steve Zissou, The Royal Tenenbaums, The Grand Budapest Hotel

Zaten bunları izleyince diğerlerini de merak eder izlersiniz.

www.youtube.com

ismini niye yazmadıysam:

tarkan - kış güneşi

Levent Yüksel-Sultanım

www.youtube.com

yaşandı bitti saygısızca aldatmanın tadına varınca......

www.youtube.com

levent yüksel - zalim

www.youtube.com

cemali - duymak istiyorum

Kış güneşi yazılmış.

Metin Arolat - Dert Değil.Yani Merve İldeniz'in olduğu klip :(

sezen aksu - masum değiliz

www.youtube.com

Yaşandı Bitti - Burak Kut

www.youtube.com

90'ların en iyi klibi.

gül döktüm yollarına

Demet-arnavut kaldirimi

burak kut - benimle oynama

Grup Vitamin-Zeytin Yağlı Yaprak Dolması

www.youtube.com
zerrin özer - paşa gönlüm

Yonca Evcimik - Abone

arnavut kaldirimi

Yalnızlık benim eski sevgilim.

şahsıma özel soruyorsan:
www.youtube.com
www.youtube.com

ama kimsenin reddemeyeceği bir cevap arıyorsan:
www.youtube.com

90larin sonu ama ben cok severdim.
m.youtube.com

britney spears'in hit me baby one more time'ı.

net.

bunu ilk defa izliyorum :((

www.youtube.com

macera dolu amerika, o memo.

ah o cankiler.

arnavut kaldırımı +1

ilk bu geldi

kil oldum abi kendine gel kendine tarkan

bu da surprizim olsun www.radyodejavu.com

Hakan peker - hey corç versene borç olmaz maykıl bende de yok

sibel alaş- adam

kimse hercai yazmamış, benim de aklıma ilk o geliyor :)
www.youtube.com

los del rio - macarena

paradan haber ver.

(bkz: danny garcia) kadikoy

para konusunda sıkıntı yok.

(bkz: coşkun şakre)
(bkz: luba goldina)

emrah özhan - dramatik
instagram.com

yeri moda'da.

beyoglunda gatetattoo. ince islerde iyiler oldukca

dirty5tattoo.com

500 dk 2 gb turbo internet kullanıyorum 55TL 1 gb olanı da var 25 TL olması gerek.

500 dk konuşma ve 1 gb internet kampanyası var, ayda 39 tl
www.turkcell.com.tr

bir de 500 dk her yone, 1 gb internet ve 1000 sms yillik abonelik ayda 39 tl'ye var:
www.turkcell.com.tr

Yeni dizilerden Banshee var, gayet sürükleyici.

True detective izle

Person of İnterest de çok sağlam.

Birde zamanında law & order svu izliyordum.

24

banshee cekim cok hos, senaryo güzel, dövüs sahneleri cok gercekci ve kivaminda. tek gün sezon bitirttirdi kendisi.

the oz

Beybiler, prison break ten sonra sürükleyici bişi bulamadım neden bana da yardımcı olmuyosunuz

yatmadan once sinirimi kaldirdi arkadas sagolsun. sirf cemkirmek icin giris yapmistim duyuruyu silmis.:
imgur.com

polis arkadas kişilik haklarının ırzına geçmesi bir yana, merak ettim de, sorunun altında olay mı cıktı acaba ?

evet baya uzun bir tartışma oldu ama uçtu gitti hepsi. modlar sildi dedi duyuru sahibi.

konuyla alakalı ama hikaye gibi geldi, yanılıyorsam birisi beni düzeltsin. bir polis en erken 33 yaşında emn. amiri olabiliyor. polis akademisi mezunu ise, 4 yıl kom. yar olarak bekliyor, 4 yıl komiser olarak, 3 yıl da başkomiser olarak.
22 yaşında akademiden mezun olunca 22+4+4+3 = 33. akademi mezunu değilse zaten başkomiserken yaş haddinden emekli oluyor.

cool story bro.

açık bir şekilde, böyle bir zamanda milleti tahrik etmek amaçlı yazılmış bir senaryo. buna inan varsa çıksın ben inandım desin de bilelim. Tabi kaç kişiyi inandırdı? 15? 27? 36? tabi 5 kşiyi inandırsan da kar, eyleme bir öfkeyle çıkacak fazladan beş kişi demek.

fiziken dağdan insem de ruhen hala dağda olan bir insanım. aklım fikrim operasyona çalışıyor. bakkala ekmek almaya girerken dahi sis atıp yaylım ateşi açıyorum.

Ulan adam eve hırsız gönderecekmiş.nasıl bir mantık anlamadım !?!?!?
Bir de duyuruda hatırlıyorum o karar iş yaptı bir buna mı takıldınız demişti.birader Allah razı olsun da görevi zaten yaptıkları.

bir kadını görüp beğeniyor. gbt'sine bakıyor, peşine adam takıyor, evine hırsız yollamayı düşünüyor tanışabilmek için.

ruh hastası.

Kodak film en iyisidir.

www.imdb.com

vimeo.com

in your eyes.

■rush

Kafka'nın Dönüşümünü oku üstüne şu filmi izle www.imdb.com üstüne de filmin uyarlandığı kitabı oku. kafan çogzel olucak.

Şunlar da izlenir:

www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

Rush, The Grand Budapest Hotel, The Lunchbox, Locke, Her, The Raid 2

Bir de The Wolf of Wallstreet diyeceğim, her ne kadar beğenmeyeni çok olsa da.

kendini alistirirsan 0 carb bir diyetle yasamini surdurebilirsin, asla siskinlik hissetmezsin, her daim kus gibi hafif olursun, gobegin 1 milim bile disari cikmaz. ornegin (bkz: keto). guven, ozveri ve tecrube ister.

ya da basit carb'lari hayatindan cikarirsin, yalnizca dogru duzgun carb'lari yersin (wholewheat makarna, whlewheat ekmek, tatlı patates, yulaf v.s), bunlar kan sekerini bir anda yukseltmediginden daha uzun sure tokluk hissedersin.

sekerli ya da basit carb'li seyler yersen asla doymazsin, 1 saat sonra yine acikirsin. bkz: mcdonalds, tatlı etc.

yumurta.

protein ağırlıklı besinler ve tam tahıllar
et, süt, yumurta, tavuk, balık, baklagiller, esmer ekmek, kepek ekmeği, çavdar ekmeği gibi.

araştırmak istediğin şey "glisemik indeks". düşük glisemik indekslilere bakacaksın.

baklagiller, tavuk/kirmizi et/balik bunlar doyurur ve tok tutar.

sebze/salata yemenin artisi da yemesi uzun surdugu icin doyma hissinin gelmesi icin zamanin olmasidir. yani her ogun baklagilinle etinle beraber bir de salata yersen, veya soyle birkac sebzeyi ince ince dilimleyip tavada cevirirsen vs. vs. gayet doyurucu ogunlerin olabilir. ben mesela su anda firinda patlicanimin uzerine tavuk gogsu koydum yedim cok guzel de doydum.

bir de doymak icin yedigin seyden zevk almak onemli bence. o yuzden kuru kuru seyler yeme. ilginc baharatlar koy icine, yeni soslar dene (tabi sekerli soslar olmasin). gecenlerde brokoli corbami miso corbasiyla karistirdim mesela cok ilginc oldu.

yeşil mercimek, bulgur, haşlanmış yumurta, çavdar ekmeği, balık, kırmızı et, tavuk, yoğurt, çiğ badem, ceviz, yulaf ezmesi, muz, laktozsuz süt, sızma zeytinyağı

Aslında her şey doyurucu da, ah o insülin direnci...

merhaba!

"ama diğer besin grupları da pek karın doyurucu olmuyor"
bu yanlış. sadece bağımlılığınızı kırmanız gerekli.
2 hafta dişinizi sıkın. sonrasında çok güzel günler var.
tok, hafif ve zinde olmanın keyfini yaşayacaksınız karbonhidratsız doyduğunuzda.

besin grubu bakımından yukarıda yazılmış zaten gayet güzel öneriler.

özetle: et, yumurta, peynir, badem, ceviz, fındık, sebze, zeytinyağı... öğünlerin temelini bunlar oluştursun... baklagiller, yoğurt, yulaf ve kuru meyveler ile de arada çeşitlendirin.

kolay gelsin, doğru yoldasınız.

Glisemik indeksi düşük, kan şekerine etkisi yavaş olan besinleri tercih etmelisiniz. Protein ağırlıklı beslenebilirsiniz, bu şekilde uzun süre açlık hissetmezsiniz. Tabii bununla birlikte, çavdar ekmeği bulgur gibi ürünler glisemik indeksi düşük olmakla birlikte kalorisi yüksek besinlerdir, fazla tüketirseniz eğer onlar da kilo problemi yapabilir. O nedenle tahıl ürünlerini de mümkün olduğunca az, sadece ihtiyacınız kadar tüketmenizde fayda var. Karbonhidrat ihtiyaçlarınızı sebzelerden karşılayın ve zeytinyağı gibi doymamış yağları kullanmaktan kaçınmayın.

et, yulaf, miktarına göre salata.

Neden? Dietinde asla radikal değişiklikler yapma. Amacın kilo vermekse spor yap. Dietinde yapacağın radikal değişiklikler bağışıklık sistemini doğrudan etkileyecek sonunda orandan burandan çıkan çıbanlara tümörlere çare aramaya başlayacaksın. Böyle hap destekli yok fantastik isimli hiçbir beslenme tarzına yaklaşma. Herkesin dieti kendinedir arkadaş, bana iyi gelen sana iyi gelmez. Iyi hissetmek istiyorsan spor yap, sıkılaş. Ha iki santim göbeğin varsa o da orda dursun ziyanı yok.

2 haftadır elveda dedim bunlara. dukan diyeti sayesinde tabii ki. tek ve muhteşem alternatifi ise yulaf kepeği ürünleri.
www.google.com.tr

bulgur pilavı

(bkz: edebiyat dergileri/#28722194)
www.dr.com.tr

kelokh

www.youtube.com

edit: tekrar dinledim de "telukh" diyor gibi.

paylaşılan videodaki arkadaş gibi leh asıllıysa tseluh diye okunur. t ye çok bastırmadan belli belirsiz h de azcık gırtlaklı.

18.

En az 750 kişi içeride deniyordu ilk günlerde, şimdi en fazla 18 kişi içeride kaldı deniyor. Resmi ağızlardan gerçekler öğrenilmeyecek bu kesin.

405.

edit: ben editleyecektim want2die yazmış. içeride bekleyen, muhtemelen de çıkarılmayacak ceset sayısı bu.
edit2: bir de devletimizin söylemeye cesaret ettiği 18 var tabii. yani 423.

Kurtarılmayı bekleyen yok. Aileler cenazelerini istiyor.

405-423 deniliyor ama kayıt dışı işçilerin sayısı tam belli değil, suriyeli kaçak işçilerin de olduğu söylenmekte, yaklaşık rakam 400-450 arasındadır muhtemelen de herkesin söylediği gibi bir Şili olamadığımız için orada 69 gün hayatta kaldıkları kurtarma odalarında Soma'da 4 saat bile kalınamadığı düşünülürse kurtulmayı bekleyen yok maalesef.

Losemi onemli. Ilk asilarinin tamamini yaptirin.

ilk aşılar çok önemli, yoksa hastalanabilir, ölebilir yavrucuk.

ancak kedi ev kedisiyse ve dışarı çıkmıyorsa daha sonra aşı yaptırılmayabilir.

3 kedi 3-4 farklı veterriner sahibi olarak lösemi hiç duymadım ve yaptırmadım.

Lösemi aşısı yapılmadan önce tahlil yapılması gerekiyor, çünkü lösemi aşısı pasif virüs. Eğer kediniz hastalık taşıyıcısıysa, aşının yapılmaması gerekiyor.

Tahlil yapmadan aşı yapmaya kalkarlarsa, hemen kedinizi ellerinden alın ve şikayet edin.

aşı karnesi verecek veteriner. olması gereken aşılar orda yazılı. lokemia diye yazar orada.

veterinere danışın. daha ne söyleyelim her şey ticari kaygı değildir.

burada doğru bilgiler gelebileceği gibi işkembeden de çok cevap geliyor. lütfen veterinere danışın.

Bizimkilere yapılmadı lösemi aşısı. Bizimkiler sokağa çıkmıyor ama aşılarını düzenli olarak yaptırıyoruz. Lösemi aşısını hiç önermedi veterinerimiz. Hepsi kısa bir süre de olsa sokakta kaldığı için de önermemiş olabilir.

sonuçta devlet de bu ölümleri tanımış oluyor ulusal yas ilan ederek. basit (öyle değil tabi) bir kaza olmaktan çıkıyor olay.

zaten basit bir kaza değil ki, devlet 3 gün yas tutma kararı almış, 19 mayıs şenlikleri iptal olmuş. ölenlerin ailelerine 1000 tl bağlanacakmış.

peki maden işçisi ölümleri son bulacak mı? hayır.

devletin ölümleri tanımaması diye bir şey söz konusu değil. ulusal yas ilan etmek "ulusal yas bile ilan ettik" demek için, başka bir işlevi yok.

ULUSAL YAS NEDİR?
Bir ulus için önemli ve ülkesine çok hizmet etmiş bir insan veya milli değerler adına önemli insan topluluğu ölmüştür ya da tarihte o ülkede toplu katliamlar gerçekleşmiştir ise bunlar ulusal yas ilan edilme gerekçeleridir.
Ulusça üzüntü duyma günleridir. 1 gün, 2 gün veya daha uzun da olabilir.
Bayraklar yarıya iner, varsa kutlamalar iptal edilebilir.

düğme

d'artagnan

tercihen 2 heceli ve sesliyle biten bir şey isttiyoruz öğrenme kolaylığı açısından.

tombo(w) (hatta tombo 0,5 uç)
hem köpeklerden biri yazar adı, biri de kalem ucu adı olur. 2 köpek daha alırsınız, biri rotring diğeri de a4 olur. süper olur, kitap olur :)

ismi bulduk!
"milena"

kızımızın resmi:
imgim.com

momo.

benjamin button

çok tatlıymış. Allah sağlık versin.

apple'ın kendi kılıfları var. store.apple.com zorlu'daki apple'da var.

Case logicin de var destek sağlayan kılıfları, ipad mini için kullanıyorum cok rahat.

@meltem , dik tutabiliyor mu apple'ın kılıfları ben yalnızca yatay diye biliyordum?

"dik"ten kastı şimdi anladım. yok dikey tutmuyor, yatak ve dik tutuyor.

anahtar kelime rotational, multi angle 360 vs vs. kasit bu sanirim:
www.devicewear.com

da ben önermem, targusun falan var, oynak falan, elden düsebiliyor ayrilabiliyor gayet. kötü.

tureng.com

Bu romorkor , gemi cikisi gibi.

Ben mal cikisi icin soruyorum.

"Customs' clearance of the goods" kısmından sonra, "dispatch of goods" anlatılmaya başlanmış. "dispatch" kullanılabilir yani.

www.novexcn.com

tam olarak "dispatch of goods under the supervision of Customs" diye kullanılmış.

ışıltı beyazlara çare değil onu söyleyeyim. ara ara atıldığı için beyazların hepsini kapatmıyor. hepsini boyatmanız daha akıllıca olur sanki.

kuaförünüz doğru söylemiş, tamamını boyatınca bir ay sonra dipleri çıkacak. en geç bir buçuk ay içinde yeniden boyatmak lazım yani. eğer saçınızı kendiniz evde boyamayacaksanız her ay bu kadar uzun saçları kuaföre gidip boyatmaktansa bir kere ışıltı attırıp bunu birkaç ay kullanmak daha ucuza gelebilir. beyazları tamamen kapatmaz ama saçlar artık birkaç ton olduğu için dikkati daha az çeker.

bir de saçınızı daha önce hiç boyatmadıysanız aralara böyle renk geçişi yaptırmak ilk alışma turları için daha iyi olur. hem cesarteiniz yerine gelir, hem de değişik renklerin nasıl durduğunu, yakışıp yakışmayacağını anlamak daha kolay olur.

200 liranın azlığı çokluğu için bir şey diyemem.

Ben yerinizde olsam saçlarımı güzelce bir kestirir ve komple boyatırdım. Ben saçınızın bir iki ton açığının çok çare olacağını sanmıyorum. Çünkü kahve rengi saça bal köpüğü atsa da o beyazlar gözükecektir bence. Ten renginizi bilmiyorum da güzelce bir kestirip koyu kestane filan boyatabilirsiniz gibi geldi.

bence boyatmayın.

yaşım 33, saçlarımı dalgalı kullanıyorum. hiç boyamadım.
saçımın önünde bile beyazlar var ama farkedilmiyor hemen. çünkü saçın dalgaları ve kendi geçişli tonu arasında gizlenebiliyor kolayca.

aksine boyalı saçta beyazlar hemen kendisini gösteriyor. üstelik öyle tek tük değil, dipten tek sıra halinde... çok çirkin. saçınız dipten beyaz vermeyecek kadar kendi rengine sahipse bu sefer de alttan boyasız hali çıkıyor yine fena görünüyor.

daha bu öğlen konuştuk. erkek arkadaşlar da boyalı saçların hemen kendisini belli ettiğini, doğal saçın daha hoş durduğunu söylediler.

boya fiyatları saçınızın boyuna bakılınca normal.
ama bence dokundurmayın saçlarınıza, ileride, çok daha ileride...

eğer önlerde, şakaklarda (aynaya baktığın zaman direk gözüne çarpan yerlerde) beyazların çok ise ışıltı derdine derman olmayacaktır diye düşünüyorum. çünkü baktığında onları gene görmeye devam edeceksin.

aynaya baktığında çok fazla rahatsız etmiyorsa (daha çok tepe kısmında falan ise beyazların) ışıltıyı deneyebilirsin.

ben de boyaya çok taraftar olmadığım halde ilk örnekteki gibi şakak ve önlerimde beyazlar olduğu için önce bi dip boya sonra da ışıltı yaptı bana.

boyatmayın. beyazlar belli değil, kalsın böyle.

naçizane fikrim saçınızın arka kısmını düz kesirmeniz, önlere de en kısa kat çene altında olacak şekilde kat verdirmeniz.

tekrar ediyorum: boyatmayın.

Aynı durumdayız, benim kuaförüm de aynı şeyi söyledi. Aralara ışıltı atalım dedi, benim sadece şakaklarımda var beyazlar ama saçlarımı toplayınca ortaya çıkıyorlar :( ben de hiç boyatmadım saçımı kıyamıyorum şimdi de. Saçlarına renk açıcı kullandırma bence, kimyasal sonuçta, açma işlemini sadece boya ile yapsınlar, ilk aşamada ışıltı daha mantıklı, baktın beğenmedin hepsini boyatırsın.

sac kesimin cok itici, kayik gibi.

o kadar uzun saç boyanır mı yaa :)) kuaförün dediği ışıltıyı kendin yaparsın alıyorsun papatyaları kaynatıyor sonrada o su ile tarıyorsun saçlarını boya yoksa al sana ışıltı :)

illa boyayacaksan da al iki kutu pallet 10-1 tümden boya açıcı kullanmadığın için saçların bir kaç ton açılırken beyazlarında platin sarısı olur.

bence polgara gibi görünmüyorsan beyazlar için saç boyatma.

renk olayını bilmiyomda, saçı kestir +1

saçınız çok uzun 200 lira normal.
benim de sacımda küçüklüğümden beri beyazlar var geçen yıl gölge attırmaya başladım 3-4 ay dayanıyor ve boya gibi dipler sorun olmuyor. fotograftan tam anlayamadım ama benim sacımın rengi de normalde bunun bir ton açığı falan sanırım.

Sizinkisi sırf merak olduğu için diyorum: In Treatment'ı izleyin, terapi seanslarının nasıl ilerlediği hakkında fikriniz olur.

her psikologun yöntemi farklıdır.

terapi için uzman klinik psikologla görüşülmesi gerekir. tr'de denetimi yapılmıyor ne yazık ki, yakın alanlardan birinden mezun olan dahi birkaç aylık sertifika programına katılıp uzmanlık yapabiliyor ülkemizde.

daha pahalı daha iyi diye bir durum yok elbette ama tecrübe ve başarı önemlidir tabii ki.

herhangi bir destege ihtiyacim oldugunu dusunmuyorum, psikologlarin yeterliliklerini de sorgulamiyorum. buradaki cevaplara gore psikolog secmeyecegim yani :)

sorularim,
1- bir psikologun iyiligini ne belirler? sorunlari daha iyi ozdukleri icin mi bazilarinin ucretleri fazla?

2- terapinin sureci ( buna cevap verilmis )

3- nasil durumlarda psikologa gidilir?

psikolog ve psikiyatristlerin farklı alanlarda tecrübe ve uzmanlıkları olabilir. örneğin daha sık rastlanan bozukluklara yönelik terapi veren psikologlar daha uygun fiyatlı, daha spesifik rahatsızlıklarda tecrübesi olan psikologlar daha yüksek ücret alabilir. ama daha çok bunun bir standardı belirlenemediği için aralarında fiyat uçurumu oluyor. iyi psikolog derken "senin probleminde tecrübeli psikolog" anlamında kullanmak lazım.

1- Aldıkları eğitim, uzmanlık alanları, tecrübeleri, hasta portföyleri, muaynehanelerinin bulunduğu semtteki diğer meslektaşlarının ücretleri (rekabet ediyorlar)

3- Travmatik bir tecrübe yaşanıldığında stresle baş edebilmek için, depresyona girildiğinde, bir türlü mutlu olunamadığında, bir türlü üstesinden gelemediğin duygusal bir sorunun olduğunda, davranış bozuklukların olduğunu fark ettiğinde vb.

ben soğuk sütü az az ekleyip çok karıştırıyorum

soğuk, yavaş yavaş ve çırparak.encrypted-tbn1.gstatic.com ben bunlarla çırpıyorum.
En kötü blendırı sok ıcıne pişirdikten sonra

1.Tereyagla unu kavurdukran sonra sogumaya birak, soguduktan sonra soguk sut ekleyip pisir.

2. Klasik yontemle pisir, en son blenderden gecir kalan topaklanmalar icin.

blender bunun için icat edilmiş.

blender icat olundu mertlik bozuldu :)

Unu un helvası yapar gibi uzun kavurmamak gerekiyor. Şöyle bir çevirip hemen biraz sütü ekliyorum ben, tel çırpıcıyla karıştırarak pişiriyorum. Kıvamı koyulaştıkça doğru kıvama gelene kadar süt ekleyerek karıştırmaya devam ediyorum.

Burayı okuyanlara da BBC'deki bir yemek programında gördüğüm beşamel sos sırrını yazayım: Sosa 1 kaşık taneli hardal (acı olmasın) ve bir avuç kadar gravyer peyniri rendesi katınca nefis oluyor. :)

Sen neyi dinlerken zevk alıyorsan ona devam arabesk rape yani xD

yazıklar olsun. :d ciddi soruyorum, kim beni canlı veya kayıtta dinlerse boşver rapi diyor. ne hallere düştük, itibar yerlerde. tupac bugünleri görse hayatını bu konuya adardı:)

"az dinleyen, kültürlü dinleyen olsun diyorum."

bence secim belli.

sizce?

@babamasoliim


benimde gönlümden blues geçiyor aslında..

Şunu yapın: Dinleyici kitlesini seçme adına bir tercih yapıyorsanız en baştan bırakın. (Samimiyim)

(bkz: Rage Against the Machine)

Blues'a yönelin. Blues candır.

@nevarki

efendim üzülerek söylüyorum, size katılmıyorum. ben sahnedeyken müzikten çok benim dış görünüşümle ilgilenen salya akıtarak beni izleyen kızlar görmek istemiyorum. okul da yaşadım bunu, çok yakışıklıyım yeaa değil bu, zamanın insanlarının popüler gördüğü herkese yaptığı bir şey.

veyahut ya abi şuna laf soksana, Vay bee ne sikti ama diye ergen muhabbeti yapan adamlar da beni dinlemesin istiyorum. yani dinlerse dinlesin de, bu muhabbetlerin olduğu bir ortama niye gireyim ki diyorum kendime.

yani bu söylediklerim popülerlik için değil, tam tersi için.

abicim rap diyorsun, kultur diyorsun. rap'in les konumda olmadigi ulke nerede var? Blues'dan yardir.

rapten devam et hocam
insanlara bu müziğin zannettikleri gibi bir şey olmadığını göstermeye çalış
unutmadan
bildiğim tek arabesk rapçi yener :)

@seytanayrintidagizlidir

hocam bir ara sizle konuşmuştuk diye hatırlıyorum, dinleyip görüşünüzü söyleyecektiniz, sonra unuttunuz galiba:)

It is an important factor showing that the infrastructure of the town is developed.

it is a major factor which shows that the infrastructure of this city has been developed.

It is a significant indicator that this city has a developed infrastructure.

Türkçe cümleyi olduğu gibi çevirmeye kasma, ''o cümleyi gâvur nasıl der?'' diye kafa yormaya alış. Bi de lâfı dolandırmadan, İngilizcenin pragmatizminden faydalanmaya çalış. Zamannan olacak, morelini bozma sakın. Çoğiy gidiyon...

benim cilt yapımdan dolayı 1 saat bile kalmıyor ama far bazı kullanarak tüm farları 6 saatlere ulaştırmayı başardım.

NARS'ın farları gayet kalıcı. Makyaj ürünleri genel olarak da çok başarılı.

ceo

kurucu başkan.

unvan olarak "walter white".
gülümserler hem.

@cigerdelen ortaklarla bir problem yok onlar, danisman gibi calisiyorlar zaten.
Kurucu Başkan fena degilmis.
Bilmiyorum abi bu bir internet girisimi, benim yaptigim da bir online hizmet.
Sanki cok buyuk bir firmaymis gibi afilli unvanlar garip geliyor.
Ofis bile yok yani evden calisiyorum.

Kurucu Eşbaşkan

İmza beyannamesindeki şirket ünvanınız neyse onu yazın.

Yönetim Kurulu Başkanı olabilir, Kurucu Ortak olabilir

board member

member of board

yönetim kurulu üyesi =)

Kurucu Ortak / Cofounder

İcra Kurulu Başkanı / Executive President

Yönetim Kurulu Eşbaşkanı

dandik bir türk votkasının viraliydi, bu adla parti verip videolar falan çekiyorlar sözde.

bunun instagram hesabı da var. parti temalı fotoğraflar çeken bir fotoğrafçının diye anladım ben. seksi fotoğrafları için takip ediyorlar. mantığı bu.

Bi' tane herif. Partilerde falan böyle fotoğraflar çekiyor işte. Fotoğraf camiasında sallanmayan bi' tip ama. Dıfakizbek benim abiee diye dolaşıyormuş duyduğum kadarıyla.

bugün gördüm. bi kırmızısı bi de açık rengi var. kırmızısı daha iyiydi sanırım.

benim parfümüm. ben pudra kokusuna benzer kokulusunu, ambalajı pudra rengi olanını kullanıyorum. şişesi şöyle: blog.beautyline.com.cy

bilmiyorum sizdeki aynısı mı, değilse tavsiye ederim.

bildirim süresinde izin kullanmış olursunuz. zaten izin yapacaktınız işten ayrılmasanız da, o yüzden fark yaratmaması gerekir diye düşünüyorum.

izinden sonra bildirim süresi boyunca yine işe devam etmeniz gerekir. bildirim süresi boyunca iş arama izni olarak ayrıca izniniz de olacak.

mevcut izin suresini bildirim suresinden dusmesini saglayabilirsiniz. hatta iyi bir imaj ile ayrilirsaniz bildirim suresi goz ardi edilebilir. kendimden biliyorum.

Izni kullanmadan çıkarsanız parasını alırsınız. Ya da çıkarken ihbar sürenizden düşerek kullanabilirsiniz. Misal 14 gün izniniz var. 5 gününü ihbar sürenizden düşürttünüz kalan 9 günün parasını alırsınız gibi.

Kıyasladığımız yiyecek açmaysa daha az zararlı. Çünkü açma aynı zamanda aşırı aşırı yağlı.
Ama kahvaltı olarak peynirli omletle kıyaslarsak zararlı.
Genel olarak ise işlenmiş, koruyuculu, sofra şekerli falan sağlıksız bir günümüz besini işte.

bu tip olup da faydalı olanı neredeyse yok,
Açmadan daha azmı zararlı daha fazlamı zararlı bilemem ama marketten alıp yediğimiz domates bile domates değil

sabah kalkar kalkmaz kahvaltı edemiyorum, biraz vakit geçmesi gerekiyor. işe gidene kadar o vakit geçiyor, iş yerinde ise daha çok sade bir açma tercih ediyorum. haftasonu sıkıntı yok ama haftaiçi için daha sağlıklı bir şeylere yönelmek istiyorum. ek olarak belirtmek istedim :)

Paketli/İşlenmiş hiçbir ürün sağlıklı değildir. Poğaça açma da sağlıklı değildir. Sağlıklı olan, biraz şaşırtıcı gelebilir ama, peynir zeytin yumurtadır.

Edit: Bu tür ürünlerin muhteviyatında; koruyucular, tatlandırıcılar, fruktoz şurubu, glikoz şurubu, trans yağ gibi birçok kanser yapıcı maddeler bulunur. Ayrıca glisemik indeksi yüksek ürünler olduğu için direkt insüline oynayıp kan şekerini çıldırtma özelleğinine de sahiptirler. Bu anlamda hiçbir tok tutucu özelliği olmadığı gibi bilakis sürekli aç dolaşmanıza neden olur. Açma olayına hiç girmiyorum bile. Undan hamurdan yağdan yapılmış bir şeyin sağlıklı olabileceğini düşünmek bile tuhaf. Bu da bilimsel kısmı olsun.

açmadan daha zararlı değil ama yararlı da değil mısır/pirinç gevrekleri.

yulaf ezmesi ve müsli ise faydalı. özellikle de yulaf ezmesi.

angelus, dip not olarak belirteyim istedim. açmaların sağlıklı olduğunu düşünseydim daha sağlıklı olabileceğini düşündüğüm corn flakes alternatifini sormazdım anacım. yulaf ezmesine yöneliyorum. çok teşekkürler! <3

sağlıklı değil. bkz. glikoz şurubu.
kan şekerinizi dev yükselttiğinden, hemen acıkırsınız zaten kısa sürede.
devamlı açma yerine de, peynirli-domatesli bi sandviç tüketseniz daha yararınıza olur kanısındayım.

Müsli faydalı değildir. Müsli de en az diğerleri kadar şeker ve yağ oranı oldukça yüksek gereksiz bir karbonhidrat kaynağıdır. Raf ömrünü uzatmak için kullanılan koruyuculara falan hiç değinmiyorum bile. Yulaf ezmesi tüketebilirsiniz lakin onun da besin değerlerini kontrol edip öyle tüketmenizi öneririm. Hatta Hahne'nin yulaf ezmesi sıfır şekerdir, onu tüketebilirsiniz ama ben genel olarak hiçbir tahıl ürününü tüketmemenizi naçizane öneririm.

yulaf ezmesi alıyorsun. içine fındık ceviz, muz, elma, kuru üzüm, kuru kayısı filan koyuyorsun. üzerine de süt. al sana ideal kahvaltı.

marketlerde satılan corn flake ve musli'lerin için glikoz şurubu dolu. yarardan çok zararı var.

Kahvaltı yapman şart değil. Bir süre öğle yemeğine kadar yeme. Bir hafta içinde alışırsın.

mümkün değil. insülin değerlerim düşük, anında gözlerim kararıyor. ayrıca kahvaltı etmemeyi tercih etmiyorum. bence hiç sağlıklı ve normal değil.

bir başka alternatif olarak: kahvaltı olayını komple kaldırabilirsiniz hayatınızdan, bunu da bir düşünün :)
ya da "öğlene kadar çok acıkırım" derseniz o zaman iş yerinde büyükçe bir parça peynir yer üstüne de bir kahve içer geçersiniz. böylece türkçe adına da yakışmış olur öğünün.
"sabah kalkar kalkmaz kahvaltı edemiyorum"dan yola çıkarak yazdım bunları.

"kahvaltı günün en önemli öğünü" hikayelerini geçelim. yani "breakfast" önemli tabii de, kaçta yendiği ve neler yendiği kişiye ve vücuduna bağlı.


ekleme: ben yazana kadar yazılmış :)

ya arkadaş ilkokul öğrencisi misiniz kahvaltı etmemeyi filan tercih ediyorsunuz?

şu an herkesi azarlayan canan karatay gibi hissettim kendimi.

ne kadar kitap okuduysam, kaç diyetisyen, doktor dinlediysem hepsi dengeli beslenme, egzersiz dışında başka bir şey vermiyor. öğün atlamayacaksın. kahvaltı günün en önemli öğünü. en kuvvetli öğün kahvaltı olacak, diğer öğünler daha hafif olacak.

fasting, oruç filan bunlar insulin dengesini bozan şeyler. diyabetle kucaklaşırsınız ileri zamanlarda.

ilkokul öğrencilerinin yaptığı bir çok şey için wikipedia linki verebilirim ben de.

bu o şeylerin doğruluğunu kanıtlamaz.

sayın arkadaşlar yaşınız genç diye pek tecrübeniz yok, çoğunuzun da maşallah sağlığı yerinde.

ancak sağlık gidince bir daha geri gelmiyor. o yüzden lütfen aç kalmak, öğün atlamak gibi doktorlar tarafından önerilmeyen şeyler yapıp sağlığınızla oynamayın.

daha genç yaşlarda hiç beslenme düzenine dikkat etmezdim, dengesiz yemek saatlerim vardı, arada gerçidiğim depresyonlar, üzüntüler filan hepsi biraraya gelince kilo aldım ve sağlığım bozuldu. şimdi gizli şekerim var ve 2,5-3 saatte bir mutlaka bir şeyler yemem gerekiyor. yoksa şekerim düşüyor ve bütün dengem bozuluyor. (yok yok kapılardan geçemeyen morbid obez değilim, fazla kilom var sadece, dont panic :)

ciddi hastalıkları olanlarla karşılaştırılınca çok ufak bir şey bu ancak yaşam kalitem feci şekilde düşmüş durumda. özellikle istanbul gibi bir yerden bir yere gitmesi 1-2 saat alan yerlerde yemek düzeni sorun oluyor. vs vs vs.

o yüzden genel sağlık ilkelerine dikkat edin derim ben, gençlikte vücut her şeyi kaldırıyor gibi görünür ama bir dengeler bozulursa geri dönüş yok.

bir de hayatımızın her noktası kimyasal maddeler içeren yiyecekler, yapay şeyler, hormonlar vb zararlı şeylerle dolu. mc donalds gibi yerlerde içine 1 gr bile et koymadan köfte(?) yapıp satıyorlar size.

lütfen bilinçli olalım.

@mmc
merhaba!
fastingden ziyade az-az-sık-sık beslenmek insülin dengesini bozan bir sistem aslında -çoğunlukla diyelim- ve tabii altını yeniden çizmek lazım: bünyeye göre değişir bu işler.

"öğün atlamayacaksın" diyorlar demişsiniz. hangi öğünleri ve kaç öğünden söz ediliyor burada? yani 3 mü 5 mi kaç ise, o sayıyı kim belirlemiş? ve kime göre belirlenmiş?
şunu demeye çalışıyorum: uyandıktan sonra 2-3-5-x saat bir şey yenmeyebilir. bu bir alternatiftir. kimisine uygun düşer, kimisine uygun düşmez.

keşke o sözünü ettiğiniz doktorlar - diyetisyenler bir parçacık da olsa kendilerini geliştirmeye gayret etselerdi. bilinç altlarımıza yıllar boyu enjekte edilmiş ezberlerden kurtulmamız ya da bunları esnetmeye gayret etmemiz hiç kolay olmuyor ancak ne şahane ki araştırma, bilinçli olma şansımız var günümüzde. eskisi gibi hap bilgilere muhtaç değiliz.

sizi de takip ettiğim kadarı ile araştırmacı bir kişiliksiniz. bu yüzden göz gezdirmenizi öneriyorum haddim olmayarak bu konulara. yani ana öğünler, ara öğünler, "breakfast myth" gibi konulara...
saygısızlık etmek istemem, lütfen öyle algılamayın.